Arşiv | Başkalarının Homurtuları RSS feed for this section

Ne kadar süre cep telefonuna bakmadan durabilirsin?

3 Eki

Uno oyununun kaç arkadaşlığı, evliliği gözlerimin önünde bitirmesini seyrettim. Ama bu seferki daha zorlu bir sınav. Önce evde tek başına kendini sınamakta fayda var. Ne de olsa bu sadece para veya gurur meselesi değil. Eğer kaybederseniz, o bir türlü kurtulamadığınız bağımlılıklarınızın üstüne bir yenisi daha ekleniyor: Sigara, kahve, çay, kola, Eti Puf, ofisteki yakışıklı çocuk ya da taş kız ya da ikisi birden, Facebook veee… Bu yüzleşmeye hazır mısınız?

Kurallar:

  1. Oyun yemeğin başında başlar.
  2. Herkes telefonunu ters çevirip masanın ortasına koyar.
  3. Yemek boyunca kimse telefonuna dokunamaz.
  4. İlk pes eden, herkesin yemeğini ısmarlar.
  5. Eğer kimse hamle yapmazsa, herkes kendi yediğini öder.
  6. Oyun, hesap geldiğinde biter.

Ulu orta öpüşmek

26 Eyl

Geçenlerde metroda bir çift gördüm, ikisi de farklı yönlere gitmeden önce birbirlerini ne kadar sevdiklerini ya da arzuladıklarını gösterme ihtiyacı duymuşlardı. Refleks olarak kafamı çevirdim. Kibarım ya… Ama bir yandan da kendimi bakmaktan alıkoyamadım. Acaba ne kadar süre için ayrılıyorlardı? 5 dk, 3 saat, 2 hafta, 4 ay, 7 yıl… İlişkinin hangi evresiydi? 5 dakika ise kesiiin cicim aylarıdır, kimse kimseyi kandırmasın. Belki de yasak aşk yaşıyorlardı.

Bizim ülkede, İngilizce’de PDA diye bilinen bu ulu orta sevgi gösterileri pek olmaz. Tabii insan işinden eve dönerken pat diye bir Fransız filmi ile karşılaşınca şaşırıyor. Seyirci olarak yapabilecekleriniz kısıtlı, ne de olsa interaktif bir film seyretmiyorsunuz 😉 Alternatifler: “Olan var, olmayan var” sendromu, “Biz niye hâlâ böyle değiliz” iç geçirmeleri, “Ay ne romantik!” edaları veya “Aile var” azarlamaları.

Elimde çekirdek onları seyrederken, aklıma bu tutku anını yansıtan ünlü fotoğraflar geldi. Tam 14 Ağustos 1945 günü, insanlar Times Meydanı’nda II. Dünya Savaşı’nın sona ermesini kutlarken, Alfred Eisenstaedt bu meşhur kareyi yakalamış: “Böyle bir günde ne yapsam sıyırırım,” düşüncesindeki bir denizci, yolda yürüyen bir kadını çekip pat diye öpmüş. Ve tabii ki tokadı yemiş! Bu da hikâyenin fotoğrafta olmayan kısmı.

Bir başka efsane fotoğrafın çekilmesinde, gene Life dergisinin payı büyük. Robert Doisneau, 1950 yılında derginin görevlendirmesi ile Paris’li aşıkları çekmek için yollara düşmüş ve Hôtel de Ville yakınlarında bu romantik öpüşme anını yakalamış.

Maalesef hikâyenin devamında, “ve sonsuza kadar mutlu yaşadılar…” yok. Her şey 1993 yılında fotoğraftaki kadının gün yüzüne çıkıp, 18.000 dolarlık tazminat davası açmasıyla ortaya çıkmış. Mahkeme sonuçsuz kalmış, ama Robert Doisneau fotoğrafın kurgulandığını; kadını ve o zamanki erkek arkadaşını sokakta görüp, poz vermeleri için ikna ettiğini itiraf etmek zorunda kalmış. Şu fotoğrafa baktığınızda aklınızdan ne geçiyor? “Kadına ne oluyor? Yüzü bile gözükmüyor. Biri para alacaksa, bu adam olmalı. Karizmaya bak!” olabilir mi?

Sonuçta, herkese Paris’e gidip şapur şupur öpüşmeleri için ilham veren bu romantik çift 9 ay sonra ayrılmış.

Benim aklıma başka fotoğraf gelmiyor, ya sizin?

Genç kızken hayallerinizin erkeği kimdi?

6 Tem

Prince William, Axl, Alain Deloin, Vanilla Ice, Brad Pitt, Robie Williams, Charlie Sheen, Justin Bieber… Yaşınıza ve zevkinize göre liste uzar gider. Ben Tom Cruise ile evleneceğimi zannederdim. Sonra boyum uzadı, George Clooney’e terfi ettim. Hayatımda birçok doğru karar aldım, ama sanırım bu en doğrusuymuş. Gerçi George da sonra tutturdu evlenmeyeceğim diye, ama ben zaten çoktan daha iyisini bulmuştum.

Katie Holmes, 2004 yılında Seventeen dergisine verdiği röportajda, genç bir kızken Tom Cruise ile evlilik hayalleri kurduğundan bahsetmiş. Hepimizin aksine, Katie’in hayalleri gerçek oldu ve yaklaşık bir sene sonra beyaz atlı prensi ile tanıştı. Devamı masal gibi: Paris’te gelen evlilik teklifi, kızlarının doğumu ve İtalya’da muhteşem bir düğün. Bir kız başka ne ister?

Bazen hayal ettiklerimizin gerçekleşmemesi de iyi bir şeymiş, bunu bir kere daha öğrendik. Şöyle bir yukarıdaki listeye bakalım: Prens William kel, Axl eroinman, Alain çirkin, Vanilla da kim?, Brad yaşlı bir teyze, Robie göbekli, Charlie alkolik, Justin’i göreceğiz 🙂

Katie’ye gelince, basına kirli çamaşırları sızdırmaktan kaçınmayan bir boşanma avukatı tutmuş kendine. Evlilik sözleşmesi yaptıkları için derdi para değil, kızlarının velayetini almak ve Scientology’den kurtulmak. Tom Cruise; Brooke Shields’e sataşması, Oprah’nın kanepesinde sıçraması ve 2006 yılından beri yaptığı birbirinden berbat film ile bir türlü toparlayamadığı bir düşüş yaşıyor. Bana kalırsa, dişe diş giden bir davada sadece kendi kaybeder.

Benim Katie’ye tavsiyem, bir de George’u dene, belli olmaz belki evlenir.

Kutlamalar başlasın!

2 Haz

Aynı işte sebat edip 60 yıl çalışan herkes için bir kutlama, parti, pasta kesimi yapmak gerekir. İngiltere kraliçesi de 6 Şubat 1952’den beri tahtın başında. Dolayısıyla 2-5 Haziran arası ülkede “ufak çaplı” şenlikler olması doğal: At yarışı, Thames Nehri üzerinde geçit töreni, Elton John, Steve Wonder, Robbie Williams gibi isimlerin yer alacağı Buckingham Sarayı’nda bir konser gibi gibi gibi.

Tüm medya konuyla ilgili bir şeyler yapıyor. Örneğin İngiliz Vogue, kraliçenin renkli giyim tarzını takip etmiş 🙂 Hepsine bayıldım ama ben galiba en çok William ile Kate’in düğününde de giydiği sarı tonunu yakıştırıyorum kendisine.

Diğer yandan mağazalar da bu tarihi olayın anlam ve önemine yönelik ürünler çıkartmışlar, mesela çikolata:)

Kedici misiniz? Köpekçi mi?

28 May

via visual.ly

İkisi de varsa ne oluyoruz?

Hangi kedi sahibi buna hayır diyebilir?

11 May

via personal message

“Babe”

26 Nis

I like pigs.

Dogs look up to us.

Cats look down on us.

Pigs treat us as equals.

                                  – Sir Winston Churchill

23 Nisan Kutluuu Olsuuun :)

23 Nis

calvin and hobbes

I Love You, But…

20 Mar

Pazartesileri bir türlü kendimi toplayıp organize olamıyorum. Önce kriz halinde  yetiştirmem gereken işleri bitirmeye çalışıyorum, sonra hafta sonunda alınan kalorilerin vicdan azabıyla spora koşturuyorum. Eh buzdolabı da bomboş, alışveriş, yemek derken blog’a yazmaya vaktim kalmıyor. Benim için hafta Salı’dan başlıyor diyerek, bu blog’da Pazar ve Pazartesi günleri bir yazı görmenizin mucize olacağını şimdiden itiraf ediyorum:)

Geçenlerde takip ettiğim bir blog yazarı, bugün kapatıyorum ve hayatımı yaşıyorum demiş. Sosyal medya hayatımıza büyük bir zenginlik katarken, insanlarla iletişimimizde de aynı dercede köklü değişiklikler yaptı. Bazı arkadaşlarımızla artık sadece twitter, instagram, foursquare, facebook, pinterest yoluyla irtibat kuruyoruz. Kaç kere tanık oldunuz? Bir yemektesiniz ve masadaki en az bir kişi konuşulanları takip etmek yerine telefonuna bakıyor (veya) Yeni bir mekâna girer girmez herkes kendini check in yapıyor. Eskiden yakın çevremizin dışında kimsenin ilişkilerini, politik görüşlerini, akşam yemekte ne yediğini bilmezdik.

Ama seçme özgürlüğümüz var; istemediğimiz kişileri takip etmek ya da onlar tarafından takip edilmek zorunda değiliz. Peki, ya en yakınımızdakiler? Hadi itiraf edelim: Sevgilinizin, eşinizin, arkadaşlarınızın, hatta belki babanızın blogunu okumama şansınız yok. Yarın bir gün okudun mu diye soruverir, ne diyeceksiniz? Misafirler geldi, ışıklar kesildi, evi su bastı…

İşte size çözüm, takın bir yerinize, mesajı direkt olarak ulaştırın.

via adamjustkidding.com

Kırmızı Pazartesi

13 Şub

Grammy, BAFTA, 3D Star Wars, İstanbul Moda Haftası, devam eden New York Fashion Week… Bu aralar yazacak çok şey var. Bir de tabii Whitney Houston…

Herkes en az bir kere olsun, “My Love is Your Love” ya da duruma göre “I’ll Learned from The Best” ve hatta “How will I know?” diye evde, duşta, arabada çığrına çığrına şarkı söylemiştir. Arkasından çok şey yazıldı, çizildi, söylendi. Ama bence Barbara Streisand’ınkiler en anlamlısı: “Her şeye sahipti; güzellik, olağanüstü bir ses. Sahip olduğu yeteneklerin, bize sağladığı mutluluğu kendisine verememesi ne kadar acı.”

Yarın Sevgililer Günü, durumun anlam ve önemine uygun bir şeyler koyayım dedim. Bu bitmek bilmeyen Pazartesi gününü biraz keyiflendirmek lazım…

Be My Valentine, Charlie Brown DVD

The Love Magazine

Banksy

Yayoi Kusama Sergisi – Tate Modern

Vogue: The Covers

Dali Sergisi

Karl Lagerfeld’ın Harper’s Bazaar için yaptığı moda çekimi

Karen Elson

Love Hurts

Valentino Garavani 

Thyko Radyo

Diane von Furstenberg

Marc Johns

 İstanbul Cupcake Factory

Solange Azagury-Partrdige

The Collection

Women in Love

Dolce & Gabbana 2012 İlkbahar Kampanyası

Love Lessons – Joan Wyndham