Tag Archives: Zürih

Saat Müzesi

19 Oca

İsviçre nesi ile meşhurdur diye sorulsa, akla ilk gelir? Benim saat. Dolayısıyla da rehberde bir saat müzesi olduğunu görünce, gidelim diye tutturdum. 1970 yılında Theodor Beyer’in (1926-2002) kişisel koleksiyonunu halka açmaya karar vermesiyle kurulan “Uhrenmuseum Beyer”, üst katında mağazası olan çok küçük bir müze.

Müzenin ilgili kişisi, herhalde biraz da sıkıntıdan, yanımıza gelip her saati uzun uzun anlattı. Yok biz istemiyoruz da diyemedik tabii, böylece tek odalık müzeyi 1 saatte gezdik. Meşhur Bahnhoftrasse’ye nasıl olsa yolunuz düşeceği için uğramaktan zarar gelmez, çünkü saatlerin hepsi birbirinden güzel. Yalnız belki en baştan, “Me no English” demek isteyebilirsiniz?

Tüm görseller sergi kitapçığından alınmıştır.

Zürih’ten 100 kilo döndüm

18 Oca

Sprüngli

Uzun uzun anlatılacak bir şey yok…

Kesinlikle gidilmesi gereken bir çikolatacı!!!

 

 

Zürih’e devam…

17 Oca

Zürih Modern Sanatlar Müzesi’nde öyle bir “ilk” yaşadım ki, bahsetmemek olmazdı. Hani filmlerde olur ya, oyuncu, çok meşhur bir tablonun önünde durup kimseyi ittirip kaktırmadan, sıralara girmeden, önüne geçen insanlarla boğuşmadan rahat rahat durur, hatta oturur ve eseri seyre dalar. Bu konuya tek gerçekçi yaklaşımı, “Forget Paris” filminde Billy Crystal’ın Mona Lisa tablosu ile ilk karşılaşma sahnesinde görmüştüm. Önündeki kalabalık yüzünden öne geçemeyen ve en arkada yukarı aşağı zıplayarak tabloya bakmaya çalışan Mickey Gordon ne kadar görebildiyse Mona’yı, ben de işte her Louvre’a gidişimde ancak o kadar görebiliyorum. Aşağıdaki fotoğraf bu deneyimi daha yaşamamış olanları biraz olsun hazırlar ümidindeyim 🙂

Biz müzeye Cumartesi günü gittik, kısacası durumu sadece nüfusun azlığı ile yorumlayabilirim. Ama ben bu kadar geniş koleksiyona sahip bir müzede, ilk defa filmlerdeki gibi keyifle gezdim.

Koleksiyonda kimler yok ki! Edouard Manet, Claude Monet, Paul Gauguin, Paul Cézanne, Augusto Giacometti, Edvard Munch, Pablo Picasso, Henri Matisse, Salvador Dali, Marc Chagall, Alberto Giacometti gibi gibi…  Etrafındaki binaları da alan müze, önümüzdeki yıllarda daha da büyüyecekmiş.

http://www.kunsthaus.ch/

François Berthoud Studio

12 Oca

Fashion by Alexander McQueen / Originally published in Vogue Italia

Zürih’teki Tasarım Müzesi‘nde François Berthoud‘u keşfetme şansımız oldu. İsviçre doğumlu moda illüstratörü, uzun yıllar Milano, Paris ve New York’da yaşadıktan sonra tekrar kendi ülkesine dönmüş. Vanity Fair, The NewYorker, Vogue Italy, Dazzed and Confused gibi dergilerin yanı sıra Yves Saint Laurent, Sonia Rykel, Salvatore Ferragamo, Christian Dior dahil olmak üzere birçok modaevine de çalışmalarda bulunmuş.

Sergiyi gezince etkilenmemek mümkün değildi, mağazasından aldığım kitabı da kesinlikle oradan buraya taşımaya değdi:)

Fashion by Moschino / Originally published in German Vogue


Tüm görseller “François Berthoud Studio” adlı kitaptan alınmıştır.

Chagall ve Pencereleri

12 Oca

Zürih’teki Fraumünster kilisesinin 1960 yılında restorasyonuna başlandığında beş mihrap camının dekorasyonu için çağdaş bir ressam ile anlaşmaya karar vermişler. Ancak bir dizi İsviçreli sanatçının katıldığı iki yarışmada da istenen sonuç elde edilemeyince bir süreliğine proje askıya alınmış.

1967’de Kuntshaus’da yapılan Chagall sergisini gezen bazı seçici kurul üyeleri, aradıkları kişinin o sırada seksenlerinde olan ünlü sanatçı olduğunu fark etmişler. Ancak, o sırada yoğun bir tempo içinde çalışan Chagall’ın bu projeyle ilgilenme olasılığının çok düşük olacağını düşünmüşler. Neyse ki Chagall kilisenin mihrabına girer girmez aşık olmuş. St-Paul-de-Vence’deki evinde bir senede tamamladığı beş camın tüm masrafını ise Zürihli bir sanat sever çift karşılamış. Kimmiş bu alicenap insanlar acaba?

Zürich, Zürih, Zurich

29 Ara

Birkaç ay önce üç günlüğüne Zürih’e gittim. Şansıma hava o kadar muhteşemdi ki, nehir kenarına dizilmiş kafelerde oturup sıcak çikolata keyfi bile yaptım.

Genelde herkesin iş dışında gitmeyi düşünmediği Zürih, aslında bir hafta sonu kaçamağı için biçilmiş kaftan. Neden mi?

  • Çok büyük değil,
  • Tramvay ile her yere ulaşım mümkün,
  • Kafeleri, çikolatacıları şahane,
  • Fondü ile bir probleminiz yoksa aç kalmanız zor,
  • Tamam Amsterdam, Berlin olmayabilir ama eğlenmek mümkün,
  • Son olarak da müzeleri gez gez bitmez.

Bir süre sizi Zürih anılarım ve fotoğraflarımla bayabilirim. Hazır olun!